Piyasalarda Bugün

.

22 Mart 2008 Cumartesi

İdeolojik zihniyetle hazırlanan iddianame

"İdeolojik zihniyetle hazırlanan iddianame" ifadesi bana ait değil. Hükümet muhalifi bir gazetenin (Milliyet), demokrasiye muhalif olmayan aydın bir başyazarına ait. Ben de başyazar gibi iddianame hazırlanırken komplo teorileri ve yapay korkulardan esinlenildiğini, bilerek (veya bilinçaltı kaynaklı) ideoloji sosu serpiştirildiğini düşünüyorum.

1-AKP takiye yapmakla suçlanıyor. Evrensel Hukuk normlarında, insanın beyninin içindekine göre hüküm verilmesi gibi bir durum sözkonusu değildir. CHP lideri, Kanaltürk TV sahibi, Cumhuriyet Gazetesi yazarı veya sokaktaki vatandaş "takiye yapıyorlar" ifadesi kullanabilir, ama demokratik bir devletin kurumlarının, bir kişiyi veya partiyi siyasetçi üslubuyla eleştirmesi, yargılaması düşünülemez.

2-İddianame'de İDO Genel Müdürünün Ulaştırma Bakanı, İGDAŞ yönetim kurulu üyesinin Enerji bakanı yapıldığı, "TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil'in, Erdoğan’ın belediye başkanı olduğu dönemde belediyeye bağlı İETT Genel Müdürlüğü görevinde" bulunduğu yazılıyor. Bunun neresinin suç olduğunu hakikaten anlayabilmiş değilim. Geçmiş kabinelere bakıyorum, Sağlık Bakanı doktorlukla uzaktan yakından alakası olmayan kişilerden seçilmiş, Milli Eğitim'in başına hayatında bir gün bile öğretmenlik yapmayan kişiler konulmuş. Koalisyon hükümetlerinde bakanlık pazarlığı sonucunda yetkin olmayan kişilerin bakan olduklarına şahit olmuşuz. Kaldı ki, bu bile hukuken suç değildir. Bakanların, yetkin (ehil) olup olmadığını atanmışlar, bürokratlar veya yargı değil, millet değerlendirir .(bkz: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası), başarılı olanları ödüllendirir, başarısız ve beceriksizleri seçimle gönderir. %23 oyla gelen DSP'nin %1 le gönderilmesi gibi, CHP'nin geçmişte baraj altında kalması gibi.

3-"Bizdeki etnik unsurları birbirinden ayıran ya da bağlayan bağ, Yugoslavya’daki gibi Hırvat, Boşnak, Sırp gibi değildir. Yugoslavya’da savaşlar başladığı zaman birbirlerinden boşanmışlardır, ayrılmışlardır. Türkiye’de Kürt kökenli vatandaşlarımızın sorunu, Türk vatandaşın sorunu kadardır, Laz kökenli vatandaşımın sorunu ne kadarsa Kürt kökenli vatandaşımın sorunu da o kadardır." Tayyip Erdoğan'ın bu sözleri de kapatma iddianamesinde yer almıştır. Laz, Kürt, Çerkez sözcüklerini kullanmak mı suç, etnik unsurları birbirine bağlayan bağlardan biri de dindir demek mi suç? Eğer suçsa Durkheim dahil bütün sosyologları içeri tıkmak gerekiyor.

4-"CHP’nin grup toplantılarına başörtülü geldiğinde kıyamet kopmuyor, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne geldiğinde kıyamet kopuyor. Türkiye bunları aşmalı. Aşmazsak yazık olur."

"Eğer evrensel hakları görmemezlikten gelirsek, ülkemize yazık ederiz. Bir hak, dünyanın bir ucunda farklı, bir başka ucunda farklı olamaz. Çünkü hak, hukuktan doğar; kanundan doğmaz. Hak, kanunlarla güvence altına alınır. Şu anda bütün gayretimizi ülkemizdeki bu mutabakat üzerine tahsis ediyoruz"

gibi sözler de iddianamede bulunmaktadır.

Acaba "aşmazsak yazık olur" sözü, belli ki aşacaklar şeklinde mi yorumlanmak isteniyor. "Mutabakat" sözü takiyenin ispatı mı?

5-İddianamenin "eylemlerin değerlendirilmesi" bölümünde, "Almanya’da bazı eyaletlerde yasaklanmış, diğer bazı eyaletlerde de yasaklanması tartışılmaktadır. İsviçre ve Belçika’da da benzer yasaklar vardır ve en son İspanya ve Hollanda’da türbanın belli alanlarda yasaklanmasına karar verilmiştir. " denilmiş, ABD, İngiltere ve Rusya başta olmak üzere yüzlerce ülkedeki uygulamalardan hiç bahsedilmemiştir.

Hatta şöyle bir yorum da yapılmıştır. "Türkiye Cumhuriyetinde siyasal İslam’ı esas alan partilerin Avrupa’daki Hıristiyan demokrat partilerle benzerliği söz konusu değildir."

6-Hele, şu ifade iddianameyi okuyan aydınların da dikkatini çekmiştir. "Bir ABD projesi olan ve kapsamındaki ülkeleri ılımlı İslami rejimlerle yönetmeyi amaç edinen Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olduğunu her fırsatta tekrarlayan Başbakan Erdoğan...". Taha Akyol bu ifade üzerine şunları yazmıştır:"Sayın Başsavcı’yı ispata davet ediyorum: ABD’nin BO Projesinin, bölge ülkelerini “ılımlı İslami rejimlerle yönetmeyi amaçladığını” ispat etmelidir!
Bu doğru ise ABD Türkiye’de rejimi yıkmak istiyor demektir!
BOP birçok bakımdan eleştirilebilir ama bir iddianamede, hele de diplomasi alanında, bu kadar ağır bir iddia delilsiz ileri sürülemez!
Savcı ispat etsin, bu eleştirimi özür dileyerek geri çekeceğim. İspat edemezse, takdir kendilerinindir...
Hukuki bir metin olması gereken “iddianame” bu kadar politize olamaz! Radikallerin miting kürsülerindeki politik dille konuşamaz!
Zaten iddianamenin sorunu, böyle bir ideolojik ve siyasi tavırla hazırlanmış olmasıdır.
Yargı tarihimizde bu tür siyasi tavırların örnekleri maalesef çok olduğu için yargı tartışma konusu olmaktan kurtulamıyor!"


Sami Selçuk ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'na yüklenmenin doğru olmadığını vurgulamakla birlikte, muğlak ifadelerin bu tür sonuçlar doğurabileceğini, hukukun siyasallaşabileceği üzerinde duruyor: "şu ‘odak’ da neyin nesi? Sınırları nerede başlar nerede biter? Tanımlayabilen var mı? Yok. Hukuku sulandırıp siyasallaştırmaya elverişli, netameli bu sözde kilit kavram, içine her şeyin kolaylıkla sızabileceği bir çıkın aslında.Sağlıklı bir hukukta çıkın/torba sözcükler olmaz, köşeli kavramlar olur. İşte Başsavcı, doğru/ádil hukuka göre değil, bu yasal hükümlere; bu yanlış hukuka yaslanılarak daha önce verilmiş Fazilet, Refah gibi partilerle ilgili örnek kararlara göre bu davayı açıyor."


Her madde üzerinde sayfalarca yazı yazılabilir, gazete küpürlerine dayanan, başı sonu kesilerek tırnak içine alınan ifadelerin yorumlanması 10 yıl sonra doktora tezi konusu bile olabilir.

Ama şu an, durum bilhassa ekonomik olarak çok ciddidir. Türkiye ilk defa, bir dünya krizine teğet geçme, hatta güvenilir yatırım bölgesi olma fırsatını yakalamıştı. İlk defa bu ülkede, bir krizin fırsata dönmesi ihtimali belirmişti. Ama bu iddianame ile bütün bunları kaçırdığımız gibi, ülke notunun arttırılmaması, hatta gelecekte bizi krize sürükleyen not düşürme enstrümanlarıyla tekrar karşı karşıya kalabiliriz. Bu riski göremeyenleri , zil takıp oynayan ana muhalefeti tarih değerlendirecektir mutlaka.

(Pek ihtimal vermeme rağmen) İddianame reddedilse, kapatma davası kararı çıkmasa bile , 2008 kayıp bir sene olarak ekonomi tarihine şimdiden geçmiştir.

0 yorum: